3 Ekim 2009

döngüsel

bazen elime kağıt ve kalem geçtiğinde yazasım gelir, kuralsızca.ne kafiye bilirim ne noktalama ne aralık bırakırım, soluksuzca ne gelirse içimden yazarm bir anlık.bu çıkan şeylerde acaip rahatladığımı hissederim sonra, belki o an bir üzüntüm yoktur, kırgınlığımda ama birikmişlerim vardır eminimki o noktada.



korktun yine
belli etmemen
aslında anlayamadığımdan emin olman
aradaydın belkide
güvensizdin
hala öylesin
umutlarını öldürüp geldin
kitaba önsöz yazarken
anlaşılmayacağından emin
aslında beni öldürüpte geldin
umudunun, korkusuzluğunun,güveninin
son kırıntılarını döktün yollara
anlattın unutulmaz destanları bana
çok mu fazla geldim
yoksa anlamadım mı?
ya da sevmedin mi gerçekten beni?
bencilliğinin doruk denemelerini
benimle aynı sahnede oynaman niye?
değer kırıntılarını silip süpürmen
kostümlerin arasında kayboluşumuz
hangi sahneye çıksak
yokoluşumuz...
perde yeniden açılır elbet
tüm ihtişamıyla
gölgesi vurur yine yüzüme
gelirsin yine
başlar birinci perde
kitabı yazmaya devam ederiz
iki kuşağını etkilemez bile
son sayfaya yaklaştıkça
bitirme isterim
ara cümleler mırıldanırım
sahne arkasındanda olsa
duyarsın kalbinde
dinlemezsin yine umursamazsın
sesimin gitmediğinden emin olduğumda
susarım elbet son perdede
girerim tabutuma
gel derim en içten yine
bakarsın algısızca
kaparsın tabutumun kapağını
noktayı koyarsın kitaba
götürülürken ben
sahne senindir artık her zaman olduğu gibi
oyunu yazar,yönetir ve oynarsın binlercesiyle
hep aynı tabutta
ilk oynanan olmadığımı bildiğim gibi,
son olmadığımında farkındayımdır
ruhunu çıldırtan ritimlerle dans ederim
bedenimin çürüyüşünü izler
ay ışığında ruhunla tangomuzu yaparız yine
belkide
kapanmayacak son perdede

Hiç yorum yok: