4 Aralık 2009

bozgun

yorgunluklarım
bitmezmiymişler
her anımı doyasıya yaşarken
damlayan yağmurlarda boğulmuşum

geçmiş peşime düştüğünde
şizofren hislerim
daha mı korkmuş

ellerimi her açışımda
bazı geri dönüşler
bırakışlar
solgun çiçeklerim

geriye dönüşlerim
geçmişe hasretlerim
bitiremeyişler
yılgınsızlıklarım
umudum

hikayelerim
kısa sözlerim
bitirmemeye yeltenişlerim

değiştim mi?
bırakıyor muyum kolayca
gidemiyor muyum hiç yoksa

kurşunlar nereme gelmiş
yaralarım kapanmamış
izler yüzümde güzellik
tanınırmışım bu doğallıkta

geçmeyen hikayeler
bitsin mi artık
hem fikirsek eğer
gideyim buralardan
kolay bitenlere inat
bırakanlara
unutanlara

geçmişimin kuyularında
gezerken biz
el sallarsınız en derinlerden
görürsem

eğer..

sıradan bir gündü

yağmurlu bir gündü
göz yaşlarımın tuzu
buharlı otobüs camında
şekiller kazanıyordu

biraz soğuktu
rüzgarla kucaklaşırken
ıslanan paçalarım
isyan ediyordu

mutlu bir gündü
aşka aşık gibi
kimse yoktu
ama
arıyordum onu

kitaplar arasında bulamadım hiç
çalan telefonlarım
eski sokaklar
haftalık bir dergi
arıyordum yine de

güzel bir gündü
güneşli ama serin
terletmeyen
güzel bir adamdı
sanıldığının ötesinde

zaman rüya gibiydi
istenilenin aksine
ama
huzurlu

o bir gönderilendi
beklenilmeyen
aranılmaktan vazgeçilen

bu bir hikayeydi
girişi olan
ve
devamı yazılmak için can atılan
ama gücü yoktu
fakat istiyordu

belki yazılır ama
yine rüya gibi bir zamanda
beklenilmeyen o adamla